Mısır Ezoterizmi

İsa’dan bu yana geçen 2010 yıl içinde bilimin kazandığı ivmeyi düşününce, insanoğlu daha önce neredeydi? Neden bu ivmeyi var olduğu binlerce yıl öncesinde de defalarca yakalamış olmasın ki? Diye düşünebiliriz. Yazılı kaynaklarla insanlığın M.Ö. 4-5 bin öncesine kadar uzanabiliyoruz. Daha öncesi efsane oluyor.

Zaman kavramı bilinçlerimizde kurulduğundan bu yana yeryüzü sahnesine bir döngü içinde değişik türler ve değişik uygarlıkların geldiğini ve başlangıcı olan her şeyin yaşamın doğası gereği bir sonu olacağından, bu türlerin ve uygarlıkların da evrim boyunca yerlerini başka türlere ve uygarlıklara bıraktıklarını söyleyebiliriz.

Eski Mısır Uygarlığı, uygarlık tarihini inceleyen her araştırmacının yoğun ilgisini çeken bir uygarlıktır. Bu uygarlıktan kalan eserler hala gizemini korumakta ve araştırdıkça bize yeni mesajlar vermektedir.

Şimdi biraz eski Mısır’da dolaşarak günümüze ulaşan eserlerin de yardımıyla,  bu gizemli uygarlığı ezoterik yönüyle tanımaya çalışalım.

Nuh tufanının efsanelere göre M.Ö. 10.950 yıllarında olduğunu tahmin edersek, dünyamızdaki uygarlıkların o dönemden önce belli bir aşama kaydetmiş olabileceğini ve kıtalar arası ulaşımın da sağlanmış olabileceğini düşünebiliriz.

Mayalara ait Troana elyazmalarından anladığımız kadarıyla, İmparatorluğu ele geçirmek isteyen ve kız kardeşi Moo’nun Prens kardeşi Coh’u kendisine tercih etmesini hazmedemeyen Prens Aac, Kraliçe Moo’nun eşi Prens Coh’u öldürmüştür.Bunun üzerine Kraliçe Moo maiyetiyle birlikte Mısır’a kaçarak Nil vadisine yerleşmiş ve burada İsis adını almıştır.

Maya kolonicileri tarafından taşınan bu hikâyenin Hindistan’da Valmiki’nin “Ramayana” destanında da Bali ve Sougriva adlı erkek kardeşler arasında geçtiği şeklinde anlatılır. Mısır versiyonunda  Osiris,  İsis’e duyduğu aşk nedeniyle erkek kardeşi Seth tarafından öldürülmüştür.

Tevrat’ın Tekvin bölümünde Âdemin çocuklarından Kabil, kız kardeşini kıskandığı için Habil’i öldürmüştür. Kraliçe Moo, öldükten sonra bir tanrıça olarak ve İsis adıyla Mısırlıların inanışında yerini almıştır.

Mısırlıların Akıl Tanrısı olarak kabul ettikleri Toth’un bir kitabı olduğu söylenir. Kimi kaynaklara göre Toht Hz. İdris’tir. Kimi kaynaklar ise onu Hermes olarak bildirir.

Gizemcilere göre Tanrı Toth, büyük piramidi yaptı, içine yazılı tabletler ve büyü ile ilgili araç ve gereçler koydu. O bir Atlantisliydi ve tüm mesleklerin Tanrı’sıydı. Mısır’ın en eski kitaplarının yazarıydı. Onun ilk hiyografik yazıyı da icat ettiğine inanılıyor. Efsaneye göre ilk yazıyı Firavuna gösterdiğinde, Firavun yazı yüzünden insanların akıllarını daha az kullanacaklarını söylemiştir.

M.Ö. 300’den sonra, Ay Tanrısı olarak kabul edilen Toth, Yunanlılarca “ Trimejit-Üç kez büyük Hermes” olarak kabullenilerek tekrar etkinlik kazandı.  Hermes, hem kral, hem büyük rahip ve hem de din kurucusuydu. Bugünkü Hıristiyanlıkta da Baba, Oğul, Kutsal Ruh üçlemesi vardır. Yunanlılardan kalan Asklepius’a ait metinde, Toth Kitabının içerdiği bilgiden şöyle söz edilir:

“Geçmişte atalarımız olan Tanrılar, yaratma sanatını biliyorlardı. Heykeller yaptılar ama onlara can veremediler. Kitaptaki bilgilerle, şeytanlar ve meleklerin ruhlarını çağırıp, bu heykellere yerleştirdiler. Böylece bu heykeller canlanıp, iyilik ve kötülük güçlerini kazandılar. Bu bilginin kökeni, Mısır’dan önceki büyük bir uygarlığa kadar uzanır.” Asklepius’a göre bu uygarlık, olsa olsa Atlantis’tir.

Toth bilgileri ile ilgili olarak araştırmacı C.D. King şöyle diyor; “ Asıl gerçek evren üstüne kurulu olan nesnel bilgidir. Herkes, alt düzey varlığı olmaktan kurtulup, gerçek varlık olmalıdır.  Ama bunu yapmak için insan kendi öz bedeninin doğal, içsel görevlerini yapmalıdır. Bu bilimsel bir yoldur. Böyle bir yolla insan, yalnız kötüyü gösteren bir aynaya bakar. Bu gerçeğin aynasıdır. Öğretiyi kabul eden kişi, bu aynaya içindeki her tür kötülüğü yok edinceye kadar bakar ve sonunda aynada hiçbir şey göremez. O zaman saf ayna ustası olmuştur.”

Eski Mısır medeniyetini, Atlantis’e bağlamak isteyen görüşler ise, Toth’un yani bir diğer adıyla Hermes’in  Osiris’in öğretisini devam ettirdiğini ve ondan 6000 yıl sonra yaşadığını iddia etmektedir. Buna göre Hermes  M.Ö. 14.000’li  yıllarda Atlantis’ten Mısır’a gelerek bir koloni kurmuştur.

Mısır’ın ünlü “Ölüler Kitabı”nda Hermes için “İlahi Kelamın Efendisi” ve “İlahi Sırların Efendisi”  tanımı kullanılmıştır. Sais şehrinde bir tapınak kuran Hermes, öğretilerini buradan yaymaya başlamıştır. Hermetik rahipler M.Ö. 5000 yılına kadar Kuzey Mısır’ı yönetmiştir.

Mısır’da Büyük Tufan öncesi inşa edildikleri düşünülen Keops, Kefren ve Mikerinos isimli üç büyük piramidin, Firavunlar için yapılmış mezar olmalarının yanı sıra, aynı zamanda rahipler tarafından  “Yaşama Yeniden Başlangıç” törenlerinde kullanılan mabetler olduğu anlaşılmaktadır.

Mısır’ı ziyaret eden Herodot’un buradaki rahiplerden aldığı bilgiye göre; bu üç piramit tufandan önce firavun Surid döneminde, Hermes rahiplerinin sırlarını daha sonraki nesillere aktarmak için kullanılmıştır.  Kaba bir hesaplamayla bu piramitler en az M.Ö. 10-11 bin yıl önce inşa edilmiş olmalıdır.

Atlantis ve Mi kıtasının egemen güçlerinin, Orta Asya ve Mısır da önceleri koloni olarak oluşturdukları yerleşim birimleri giderek büyümeye başladı. Toplumsal olayları yönlendiren seçilmişlerden kurulu rahipler sınıfı kısa sürede kendi düzenlerini kurdular.

Toplumu ve doğayı yönetecek bilgi gücünü ellerinde bulunduran bu seçkin kişiler, düzenlerini devam ettirebilmek için, gözlemledikleri ve gelecek vaat eden kişileri bir takım sınamalardan geçirerek kendi aralarına almaktaydılar.

Mısır’ın Ölüler kitabında anlatıldığına göre; Mısırlı rahiplerce ezoterik bilgileri almak için seçilen rahip adayı, gözleri bağlanarak, İsis’in heykelinin bulunduğu bir mabedin kapısına getirilir. Burada adaya İsis’in yüzünü, “Yeniden Yaşama Başlangıç” törenine katılmamış hiçbir faninin göremediği anlatılır.

“Yeniden Yaşama Başlangıç” töreni, rahip adayının sembolik olarak bu dünyada ölüp, tekrar yeni bir dünyaya, yeni bir bakış anlayışıyla doğması demektir.  Adaya henüz vakit varken kararından vazgeçebileceği hatırlatılır, eğer rahipler arasına katılmaktan herhangi bir çıkar bekliyorsa veya zayıflık gösterirse sonunun çıldırma veya ölüm olabileceği belirtilir.

Mabedin giriş kapısında iki sütun vardır. Bunlardan biri ölümsüzlüğü ve iyiliği, diğeri ölümü ve kötülüğü sembolize etmektedir. Aday kararlı olduğunu belirtirse, rehberi onu avluya çıkarıp, orada bekleyen görevlilere teslim eder. Mabette bir hafta kadar bir süre kalan aday, basit ruh arındırma işlemlerine tabi tutulur.

Sınav günü akşamı aday iki çömez rahip tarafından alınarak, heykel ve iskeletlerin bulunduğu bir koridordan geçirilir ve kendisine vazgeçebileceği tekrar hatırlatılır.

Aday ısrarlı ise onu içinden ancak sürünerek bir kişinin geçebileceği bir delikten Osiris tapınağına sokarlar. Bundan sonra geri dönüş yoktur. Aday ya bu zorlu sınavı başaracak veya yok olacaktır.

Aday bu dar geçitten ilerlerken, uzaktan gelen bir ses; “ Akıl hikmet ve güç bekleyen yeteneksizler burada yok olurlar” diyerek adayı uyarır. Yolun sonunda aday kendini dipsiz bir kuyunun başında bulur.

Aday ancak başının üstünde zorlukla fark edilen çok dik bir merdiveni keşfederse bu merdivenden tırmanarak kendini dev heykellerin bulunduğu geniş bir salonda bulur. Burada adayı “ Kutsal Semboller Koruyucusu” adı verilen görevli rahip karşılar ve adayı ilk sınavı başarıyla verdiği için kutlar.

Bu mabetteki bilgileri öğrenen aday ikinci sınav için alev odasına götürülür. Tereddütle alevlerin içine dalan aday, bunun gerçek alev olmadığını ve göz yanılması olduğunu anlar.

Ateş sınavından sonra sıra su sınavına gelmiştir. Aday karanlık ve içi çukur dolu bir su birikintisi içinde korkunç görüntüler arasında ve boğulmadan bu suyu geçmelidir. Bu sınavı geçen aday, yataklı ve rahat bir odaya alınır ve dinlendirici bir müzik eşliğinde uyur.

Uykudan sonra gözünü açan aday, karşısında çırılçıplak ve kendini adaya sunmak isteyen çok güzel bir kadın bulur. Kadın adaya içki sunar.

Kadın adayı ayartabilirse, kadına sahip olan aday bir süre sonra aldığı uyku ilacı katılmış şarapla uyur. Uyandığında kadın yoktur.  Mabedin başrahibi gelip adayı alır ve onu bir daha ömür boyu gün yüzü göremeyeceği küçük bir odaya kilitler.

Aday nefsine hâkim olup, içkiyi ve kadını reddederse, ellerinde meşale bulunan 12 rahip kendisini siyah ve beyaz taşlarla döşeli Osiris Mabedine götürür. Burada Osiris heykeliyle, onun eşi İsis’in bir heykeli vardır.

Başrahip burada adaya öğretilecek bilgiler ve göreceği tüm sırları hayatı pahasına saklayacağına dair yemin ettirir ve onu kardeş rahip olarak ilan eder.

Çırak rahip olan adayın önünde kat edeceği daha çok yol vardır. Çırağın başarılı bir öğrenim dönemi geçirdiğine ikna olan rehberi, ona öleceğini ve yeniden dirilerek hakikatin nuruna kavuşacağı müjdesini verir. Çırak;  “Ölmeye hazırım” derse, içinde açık bir mezar bulunan “Yeniden Doğuş” odasına götürülür.

Çırak mezara konulup üstü kapatılır ve sabaha kadar mezarda kalır. Mezarın üzerinde bulunan tek deliğe sabahleyin Seher yıldızı “Sotis”in ışığı düşer. Bu yıldızın ışığı çırak için Tanrının varlığı ve hakikatin nurudur.

Seher yıldızının ışığı zayıflarken, başrahip mezarın kapağını açarak Çırağa; ”Sen dün akşam öldün ve Osiris’in ışığını görerek yeniden doğdun. Artık büyük sırlarımızı öğrenebilecek hakkı kazandın” der.

Hyorofan adı verilen başrahip bu törenden sonra mabedin doğusunda bulunan yerine oturur. Arkasında her şeyi gören gözü simgeleyen “Osiris’in Gözü” bulunur.

Tanrı Osiris, karısı İsis ve çocukları Horus ile birlikte bir üçlemedir. Tıpkı Hıristiyanlıkta Baba, Oğul, Kutsal Ruh üçlemesinde olduğu gibi… Tanrı bu üç mükemmellik ile bir bütündür ve tektir. Tıpkı bir masanın üç ayağı olduğu gibi, kutsal gökyüzü de bu üç sütun üzerindeki yüzeydir.

Üstat rahip konumuna ulaşan kişi bir Mısırlı ise, yönetici rahip olarak mabette görev alır, yabancı bir ülkeden gelmişse, din kurmak ve kendisine verilecek görevleri yerine getirmek üzere ülkesine yollanır.

Gördüğünüz gibi bugün uyguladığımız ritüellerin çıkış kaynağı çok eski uygarlıklara dayanmaktadır. Tüm bu ritüeller, insanlık mabedini inşa etmek için, insanın kendini belli bir disiplin içinde kontrol etmesini sağlamaya yöneliktir.

sunum-indir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir